23 Kasım 2010 Salı

ben ne zamandır ne kadar rüyayla ayaktayım bilmiyorum.az sonra bir ezan sesi..
kapanışı ağardan göz kapaklarımın.ve dört saat sonra ağzımda bir peynir tadı.kocaman bir gün..
satırların arasında kaybolmayalı epey oldu.sebebim yoktu epeydir.yaşamım boyunca en verimli dönemlerim, acı cekmeye musait oldugumu hissettigim zamanlar olmustur.bakıslarım baskalarının hayatının üzerinde gezinir, dumanımı doldururken odama annie'nin giydiği beyaz elbisenin onda duruşu hakkında yorum yapar, georges un gözyaşlarıyla ıslanır, harry nin verdiği konferans sırasında masada farkettiği uğur böceğinin kanatlarını takar, uçarım.hayatımı yeryüzünde bırakıp, yaşadıklarıma parçalı bulutların üzerinden bakarım.





,

2 Ekim 2010 Cumartesi

bir şeyim var bulamıyorum.içim sıkılıyor, patlıyor kulaklarım.sarılmayı özledim .ugruna cekilen acıya değer olmayan sevgilime değil, zaman makinesi tadında sarkılarıma da..
git gide yalnızlaşıyorum. anestezi etkisinde hislerime bir alkol bir de sinema olgusu.nereye kadar benimleyse başkalarının hayatları.. acı çeken birisi için en büyük mutluluk, başkasının cektigi acıya tanık olmakmış hani.oralarda kayboluyorum ben de, arkamda ekmek kırıntıları..
en çıkmazı hissizleşmek.dümdüz gidenler ana avrat,acınılası yanılmasamalarda aşk yaşayanlar, durum gereği yalandan tebessüm takınalar çehrelerine; daha insan benden,bunlara bile takatim kalmamışken benim.. en son tepkim ,cümlesinde yüklem barındırdığı halde iki nokta kullanan birisineydi. sonra ben bıraktım işte bu işleri.
uyuyor, yıkanıyor,uyuyorum şimdilerde.

15 Eylül 2010 Çarşamba

ikindi kızıllığında kalabalıkla yürümeyeli oldu epey.. civardan kulağıma gelen gülüşmelere eşlik etmeyeli..ikindi kızıllığında dışarı çıkmayalı.. o sıra yansa da beş katlı bir bina, çocuğu mızmızlık ettiğinden dövse de annesi , tartışsa da bir çift sevgili alenen sokakta izmit sakindir, kızıldır.. kulağımda oi va voi,

3 Eylül 2010 Cuma

yaşamaya üşenmek,, yeni güne uyanmaya.
yağmura bile.. dokunmaya..

27 Ağustos 2010 Cuma

bir bira lütfen.